Ayçiçeği Tarlası
- Murat Ateş
- 22 Ara
- 1 dakikada okunur
Gün, paltosunu omzuna alır, ufku terk ederken ağır ağır,
Ayçiçeği tarlasında kalır bir papatya, yalnızlığa alışık bir bahariye.
Ayçiçekleri başlarını güne diker, altın bir imrenmeyle bakar,
Papatya ise toprağı seyreder; bir ressam gibi karanlığı boyar.
Gününü yitirmiş papatya sorar sessizce rüzgârlara:
“Nerede benim sabahım, nerede ışığım, nerede yarınlara bakan umudum?”
Ayçiçekleri duymaz; onların tek dostu gündür,
Işığa sadakatle dönerler, gölgede kalan hep papatyadır.
Günün vedasını izlerler, hep birden, düzenli bir koro gibi,
Papatya dürter onları; umudu ince bir saç teli gibi.
Günler geçer, takvimler solgun bir şiir gibi yıpranır,
Papatya, kayıp gününün yokluğunda toprağa biraz daha yakınır.
Bir heykeltıraş sabrıyla susmayı öğrenir, kökleri derine varır,
Ruhu dinginleşir; bekleyiş artık bir sızı değil, bir anıdır.
Ayçiçekleri fark eder bir gün sesin eksildiğini ansızın,
Rüzgâr eskisi gibi taşımaz papatyanın sorularını, yasını.
Güne çaktırmadan arkalarına bakarlar mahcup bir utançla,
Toprak suskundur; cevap vermez hiçbir dile, hiçbir fısıltıya.
Papatya'nın ağzını bıçak bile açamaz, soramaz, rahatsız etmez ayçiçeklerini,
Sözleri belki de köklerinde saklıdır, kim bilir hangi anı.
Ayçiçekleri boyun büker, toprağa bakmaya döner,
Kendi sonlarını düşünürken gün bile biraz sönük görünür, tükenir.
Gün, bu duruma kızar, bencilliğiyle ufku terk eder,
Ama bazı gidişler vardır ki geri dönüşü kabul etmez.
Toprakta bir papatya…
Belki uyur, belki dinlenir,
Belki de gününü sonunda
en karanlık ışıkta bulur, derinlenir.





Yorumlar